Welcome to Our Website

15 milyon değerindeydi, 5 milyona sattı: Hanımla hipnoz olduk

Muammer Çatıkkaş Silsüpür, 27 Mayıs Pazartesi günü Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde başkomiser olduğunu söyleyen dolandırıcılar tarafından telefonla arandı. Sahte polisler, Çatıkkaş’a, adına sahte kimlik çıkarıldığını ve Kastamonu’da bir emlakçı dükkanı açılarak hayali satışlar yapıldığını söyledi. Azılı bir çetenin eline düştüğüne inandırılan Muammer Çatıkkaş ve eşi Kadir Silsüpür, sözde polislerin yürüttüğü gizli operasyona dahil olarak, mal varlıklarını güvence altına almak için tüm tapularını satışa çıkardı. Kastamonu’nun Tosya ilçesinde piyasa değeri 15 milyon lira olan ve Muammer Çatıkkaş’a babasından miras kalan ev ve arsalar, 5 milyon liraya satıldı. Operasyonun gizliliği için aileyi konuşmamak üzere ikna eden dolandırıcılar, 2 ay süren yoğun telefon trafiğinin ardından Kadir Silsüpür’ü Çankırı’ya çağırarak parayı kendisinden teslim aldı. Olaydan bir süre sonra gerçeklerin farkına varan aile emniyete giderek şikayetçi oldu. 

‘KİMSEYE SÖYLEME GİZLİ OPERASYON DEDİLER’

Muammer Çatıkkaş Silsüpür, ‘Bir telefon geldi. ‘Ben Gayrettepe’den Başkomiser Mehmet Öztürk, kimliğinizi kaybetmişsiniz’ dedi. Hemen baktım çantama, ‘Hayır kaybetmedim’ dedim. Arkası geldi. Whatsapp’tan benim kimlik bilgilerime bir bayan resmiyle, ‘Kimliğin çalınmış kullanılıyor’ dedi. Kartvizit attı. ‘Üzerine olan tapularını bunlar satacak, bir çete eline düşmüşsünüz’ dedi. ‘Mallarını satacaklar, güvence altına alalım’, dediler. Sabah akşam mesaj attılar. ‘Kimseye söyleme gizli operasyon’ dediler. ‘6 aydır peşindeyiz bunun, çökerteceğiz, çocuklarınıza dahi söylemeyin’ dediler, kimseye söyletmediler. Bir hafta sonra biz memlekete gittik. Giderken bile ‘Tapuları yanınıza alın’ dediler. Yolda, bir emlakçı ismi verdi, numara verdi. Emlakçıyı aradım ben, ‘İnternetten buldum numaranızı’ dedim tabii. Tapuları attım, bu arsaları satacağız diye. Ben pazarlık dahi etmiyorum. Çünkü bize diyorlar ki; ‘Tapular, sana yeni kimlik çıkınca, yeni kimliğine iade olacak. Alan kişiler de mağdur olmayacak. Savcılık çağırıp paralarını iade edecek’, dediler. Bu şekilde sattık. 3 kişi bizimle devamlı konuştular; ‘Çocuklarınıza dahi söylemeyin. Bu çete çocuklarınıza zarar verir, birşey yapıp yurt dışına kaçarlar’ dedi. Bu korkuyla hiçkimseye bir şey söylemeden bütün malımız gitti. Olayı anladıktan sonra, uyandık geç oldu; ama her şeyim gitti; evim, arsam. Devletimden, Cumhurbaşkanımdan, İçişleri Bakanımdan, Adalet Bakanımdan yardım istiyorum. Bunlar cezasız kalmasın. Uykularımız kaçıyor gece gündüz. Sağlığımız bozulacak diye korkuyoruz. Yakalanmasını istiyoruz. Ağlayanın malı gülene hayretmez. Biz isteyerek satmadık’ ifadelerini kullandı. 

‘HANIMLA BEN HİPNOZ OLDUK’

Kadir Silsüpür, ‘Hanımın anneden babadan kalan arsalarını, evini sattık. Bizden dolar yapmamızı istediler. İlk satışımız zaten, ‘Türk parası almayın, Türk parasında sahte paralar oluyor’ dediler. ‘Bankalarda, tapuda, bizim görevlilerimiz var. Bunlar sizi izleyecek. Kameralarda sizi takip ediyoruz’ dediler. Bu şekilde, dolar biz de bir gün kaldı, rahatsız olduk; 3.5 milyon lira para, dolar olarak. Bu parayı, sabah eşime telefon etmişler, ekipler gelip alacak diye. Çankırı’dan alacak demişler. Çankırı’ya gittim ben Tosya‘dan. 1-2 kilometre dolaştırdılar; oraya yanaşıyorum olmuyor, başka yere yanaşıyorum olmuyor. Caminin yanından bir sokak vardı aşağı doğru. Ben çok da iyi bilmediğim için, güvenlik kamerasının olmadığı yere çektiler arabamızı. Orada bir vatandaş el kaldırdı, polis olduğunu düşündüm. Belinde silah vardı, uzun boylu, 35- 40 yaşlarında esmerdi. Arabanın kapılarını açtı arkaya girdi. Çanta bana ait ama içinde torba var, ‘Torbaya koyabilirsiniz’ dedim. O sırada ben yüzüne baktım iyice. Parayı torbaya koydu, arabanın kapısını kapatıp yürüyerek gitti. Önünde arkasında araba yoktu. O şekilde kayboldu. Hanımla ben hipnoz olduk. Bizim malımız 10 milyon ise 2 milyona, 3 milyona verin diyor, nasıl olsa size geri gönderilecek diyor. O kadar mağdur durumdayız ki; bunlardan artık Allah’a sığınıyorum, devletimize sığınıyorum’ dedi. 

‘VERİLERİN ÇOK BÜYÜK BİR KISMI ÜCRETSİZ OLARAK DAĞITILABİLİYOR’

Siber Güvenlik Uzmanı Osman Demircan ise, bu yöntemin 65 yaş üstündeki insanları dolandırmada sıkça kullanılan bir yöntem olduğunu vurguladı. Uyarılarda bulunan Demircan, ‘ Oltalama saldırııları günümüzde sadece dijital yollarla olmuyor telefon yoluyla da ‘Oltalama’ saldırılarına maruz kalıp, oltaya maalesef takılabiliyoruz. Oltalama saldırısı yapan kişiler; telefonla dahi yapsalar, öncelikle bir inandırıcılık kazanmaları gerekiyor ve bunun için sizinle alakalı bilgilere ihtiyaçları var. Çeşitli zaman dilimlerinde çeşitli platformlardan sızdırılan veriler, maalesef tek bir veri tabanı altında toplandı ve bu toplanan verilerin de çok büyük bir kısmı maalesef ücretsiz olarak dağıtılabiliyor. Oltalama saldırılarında bu tarz bilgileri kullanıyorlar. Yani sizin adınızı, soyadınızı T.C. kimlik numaranızı, adresinizi, sahip olduğunuz mal varlıklarınızı maalesef bu veri tabanlarından elde ettikleri bilgilerle biliyorlar’ dedi. 

‘YAŞLILARI ARAYIP ONURLARINI ZEDELEYİCİ BİLGİLER VERİYORLAR’

Demircan, ‘Telefon dolandırıcıları yaşlı bireyleri arayarak genellikle onurlarını zedeleyici bilgiler vermeye başlıyor. ‘Bir terör örgütünün üyesiymişsiniz gibi görünüyor, adınıza bir şirket açılmış bu şirketten çok fazla kredi kullanılmış, bu şirket dolandırıcılık yapıyor, çocuğunuz bir terör örgütü üyesiymiş gibi görünüyor’ gibi bahanelerle aslında kendilerinin emniyetten aradığına ve onlardan yana olduğuna, yani ‘Sizin bir suçunuz olmadığını biliyoruz ve biz gizli bir operasyonla sizi aklamaya çalışıyoruz’ gibi telefon konuşmalarında vatandaşları dolandırmaya çalışıyorlar. Geçmişte de bunu çok sık yaşadık ve maalesef hala güncelliğini koruyan bir dolandırıcılık modeli bu’ diye konuştu. 

‘BU İŞLEMLERİ E-DEVLET’TEN YAPIN’

Demircan, ‘Bu tarz bir telefon alınırsa; yani biri emniyetten aradığını söylerse ve ‘Adına bir şirket açılmış terör örgütüyle ilgili anılıyorsun, hakkında dava var’ şeklinde bir telefon konuşması gelirse, aslında burada vatandaşların yapabileceği iki mantıklı şey var. Birincisi; bizim dijital vatandaşlarımızın temsili olan e-Devlette hakkımızda açılan bir dava var mı, adımıza kurulmuş bir şirket var mı bilgilerini ilk başta kontrol etmek olmalı. Bunun dışında aradıklarını iddia ettikleri karakola bizzat başvurup, ‘Ben bu nedenlerden dolayı arandım, beni siz mi aradınız’ diye teyidinin karakol üzerinden yapılıyor olması gerekiyor. Aynı zamanda e-Devlet platformu bir şirkete ortaklık ya da adımıza bir şirket açılmaması için gerekli ayarlamalara da sahip. Yani e-Devlet’e girerek ben herhangi bir şirketin ortağı olmak istemiyorum ya da şirket kurmak istemiyorum gibi seçenekler seçilerek, adımıza, kimliğimiz kaybolsa dahi bir şirket açılması engelleniyor olabilir’ şeklinde konuştu.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir